İzmir'in Köyleri


İzmir'in Köyleri

20.04.2022

Bu köyler sadece fotoğraf kareleri ile değil, ortaya koydukları duruşla da kalbinizi tekrar tekrar çalacak.

Bu köyler o kadar sempatik ki buralardan kameralar eksik olmuyor: Fatmagül’ün Suçu Ne,Kavak Yelleri, Kalbim Ege’de Kaldı, Hayat Sevince Güzel dizileri ve Oscar’a aday olmuş Susuz Yaz ve daha nicesi dizi ve filmler olarak bu köyleri kullandı.

Ama biz sadece tatlı taş evlerini, kır kahvelerini kastetmiyoruz. Kimisi çöpünü dönüştürmesiyle, kimisi dünyadaki alternatif turizm akımlarını takip eden köylüsüyle hem kalbinizi çalacak, hem de içinizi umutla dolduracaklar.

Köy oldukları için ufaklar, bir günde birkaçını birden gezebilirsiniz. Şöyle bi turladınız mı 10 dakikaya hepsi bitiveriyor, ama tabi köylüler izin verirse :)

İlk durağımız ile başlayalım o halde;

1- Barbaros Köyü


Burası İzmir’nin gözlerden uzak, iç taraflarda, sessiz sakin Barbaros Köyü. Ama ne Köy Sakin sular derin akar. Bu minnacık köyün vizyonunu kendi kelimeleriyle aktarıyoruz: “Köyümüzün sakinliğine zarar vermeden, doğal dokusunu bozmadan, gelenekleri canlandırmak, üretim gücümüzü ortaya koymak, kırsal yaşamın bize sunduğu nimetlerden ödün vermeden, sürdürülebilir kalkınmamızı sağlamak!” Vallahi üniversite mezunlarının kollarının altına verirler diplomayı.

Bu vizyonlarını, topraktan, imeceden gelen geleneklerine sahip çıkmayı amaçlayan bir korkuluk festivali ile kutluyorlar. Köylü yaptıkları korkuluklarını yarıştırıyor, yiyor içiyor. Sonra o korkulukları köyün sokaklarında sergiliyorlar. Korkuluklar hem çok sevimliler, hem de ne yalan söyleyelim, azıcık ürkütücüler. Bize Cadılar Bayramı hissi yaşattı biraz. Özellikle havalar kararınca çok enteresan olabileceğini tahmin ediyoruz.

Bir de çat kapı evleri diye bir şey yapmışlar. Kapılarında çat kapı evi yazan evlerin kapısını çalıp konuk olabiliyorsunuz.

Unutmadan, Kalbim Ege’de Kaldı dizisinin bazı bölümleri burada çekilmiş.

Buralara gelecekseniz URLA BAĞ YOLU‘unda şarap tadımı ve bağ turunu kaçırmayın deriz.


2- Germşyan Köyü - Slow Food Köyü :

Türkiye’nin İlk Slow Food Köyü

Köy konseyi ve yerel yetkililerin, İtalya ile yürüttükleri 3 yıllık sürecin ardından, Mayıs 2016 itibariyle globali değil, yereli, endüstriyeli değil gelenekseli savunan, her kültürün kendi geleneksel yöntemlerini koruyup sürdürmesini amaçlayan akımla Türkiye’nin ilk Slow Food köyü olmayı başarmışlar. Slow Food, Amerika’nın liderliğinde dünyayı ele geçiren fast food akımına tepki olarak İtalya’da doğmuş bir akım. Yani yavaş olmakla bir alakası yok, ismini fast food’a itiraz eden bir kelime oyunundan alıyor. Slow food yemeğin küreselleşmesi ve sağlıksızlaşmasına karşı ata mutfağına tutunmak demek.

Bundan sonra içinde kimyasal ürün olmayan, temiz ve adil olarak üretilen Germiyan’a özgü, atalardan kalan onlarca yıllık tohumlar kullanılarak üretilen ürünler, ağzında zeytin dalı taşıyan salyangoz logosu kullanılarak satılabilecek. Aynı zamanda aynı logonun bulunduğu işletmelerde, mevsimsiz, turfanda ürün bile kullanılamayacak.


Germiyan’nın imza lezzetleri yörenin adını taşıyan, ekşi maya ile yapılan ve odun ateşinde pişirilen Germiyan Ekmeği ve Kopanisti Peyniri. Köy Kahvesi’nde de adaçayı ve karabaş otu çayı da denenmeli.

Köyün sakinlerinden Dilek Hanım’ın Otantik Evi’ne uğrayın deriz. Halen yaşadıkları aile evlerini ziyaretçilere açık. Gördüğümüz en güzel otantik evlerden. 100 – 150 yıllık eşyalar evi süslüyor. O kadar ki ev aynı zamanda dizi çekimlerinde set olarak kullanılıyor. Burası Fatma Gül’ün Suçu Ne? gibi bir dönemin popüler dizisine set olmasıyla da ünlü. Bu köy hala pek turiste alışık değil,


3- Bademler Köyü:

Bademler Köyü, Güzelbahçe ve Seferihisar ilçeleri arasındaki boğazın tam ortasındaki tepelik alana kurulu Urla’ya bağlı bir Alevi köyü. Rivayete göre Bademler ismi köyün ilk kurulmaya başlandığı dönemde tepeliklerdeki badem ağaçlarından geliyormuş.

Köy halkının eğitime, sağlığa, çevreye, spora, kültür sanata verdiği değer büyük illerle yarışır düzeyde. Köyün okur yazar oranı %100! Kendi kütüphanesi de var, müzesi de tiyatrosu da, Kültür Sanat Derneği ve Spor Kulübü de…Sokakları her gün yıkanıyor, tertemiz. Çöpler geri dönüşüm için ayrıştırılıyor, çevre bilinci bir hayli yüksek. Zaten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2012’de yaptığı bir yarışma sonucu Türkiye’nin en temiz köyü seçilmiş. Buradaki gençlik aktif bir şekilde köy hayatında. Hıdırellez’in, Nevruz’un en coşkulu halleri bu köyde kutlanıyor. Kadını erkeği her anlamda eşit.


Keçi Gezdirme ve Derme Deşirme gibi çeşit çeşit seremoniler, bayramlar, kutlamalar, yarışmalar, imeceler, kılıktan kılığa girmeler, şamatalar, oyunlar ve tabi ki Köyü’nün alamet-i farikası 84 yıldan beri “perde” dedikleri köy tiyatrosu hep burada. 1932 yılında Mustafa Anarat adında bir yedek subay öğretmenin kendi çabasıyla gençlerden oluşan bir tiyatro grubu kurmasıyla başlayan tiyatro geleneği, tiyatroların bir bir kapanmaya başladığı bugünlerde bile hala ayakta. Artık köy yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş. Tiyatro kadrosunun tamamı da köylülerden oluşuyor. Gündüz tarla akşam tiyatro! Buradaki tiyatro geleneğinin çocukluğuna inecek olursak, köyün yakınlardaki Antik Kent Teos’ta, Helenistik Dönem’de kurulmuş Dionysos Sanatçıları Birliği’nin karşımıza çıkması da tesadüf değil.

Köyde mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında Tiyatro Binası geliyor. Bugüne kadar 150’nin üzerinde oyunun sahnelendiği yer, her yıl Mayıs’ın ilk haftası Bademler Tiyatro Şenliği’nin de yapıldığı yer. Bir diğer enteresan yer de Arkeolog Dr. Musa Baran kendi evini dönüştürmesiyle oluşturduğu Türkiye’nin ilk Çocuk Oyuncakları Müzesi. Köy meydanındaki müzede geleneksel çocuk oyuncakları kadar köy tarihiyle de ilgili belgeler var. Fakat her zaman açık değil. Bu meydanda her pazar yöresel pazar da kuruluyor.

Eğer Pazar günü buradaysanız, sadece Pazar günlerinde açık olan Şermin Anne’nin Yeri’nde, odun ateşinde gözleme ve çay / ayran / limonata (eğer şanslıysanız çünkü her zaman olmuyor) yapın deriz. Köy ekmeği ve kalbura bastısı da ayrıca meşhur.

Bademler Köyü, aynı zamanda Türk Sineması’nın çok ünlü filmlerinden birinin de seti. 1963 yılında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü kazanan, En İyi Yabancı Film dalında Oscar aday adayı Susuz Yaz filmi burada çekilmiş. Necati Cumalı’nın tütün emekçilerinin mücadelesini anlatan eserinden uyarlanan film, Bademler’e ülke çapında ün yaptırmış.

Kim derdi ki bir gün matematik, yüzme, basketbol, tenis gibi sporlarla dolu yaz okullarına alternatif olacak diye? Bademler Köyü’nde bu sene 30 yıllık matematik öğretmeni Tufan Döleneken öncülüğünde bir de Matematik Çiftliği var. Türkiye’deki İlk örneği Şirince’deki Nesin Matematik Köyü olan yerde, temelde hayattaki herşeyin bir matematiği var felsefesiyle matematik dersi ders olmaktan çıkıyor ve oyunlarla, aktivitelerle, sanatla, sporla, doğayla iç içe bir yaz kampına dönüşüyor.


4 - Kösedere Köyü;


Burası Karaburun’a bağlı, tarihi taş evleri, tarihi camisi, demirbaş köy berberi, köy bakkalı, köy kahvesi ve bozulmamış köy hayatı ile Kösedere Köyü. Klasik bir Karaburun Köyü olarak denizden (3km kadar) içeride. Köy meydanı köy kahvesi ve 1299 tarihli caminin bulunduğu köyün ana merkezi.

Burada yapılacaklar: 1. Tarihi camisini ve tarihi taş evli sokaklarını gezmek. 2. Tarihi köy kahvesinde çay molası vermek. 3. Kösedere Mutfağı’nı deneyimlemek.

Kösedere Köyü de antik bağcılık mirasına sahip çıkmaya başlayan yerleden. Tarım ürünü olarak binlerce yıl öncesinde olduğu gibi zeytin ve üzüm ön planda. Her yıl Ağustos’un üçüncü haftası Üzüm Festivali düzenleniyor. İlgililere duyurulur.

Köy aynı zamanda yaz dizilerine set de oluyor. Burada şu an Limon Yapım’ın Hayat Sevince Güzel dizi çekimleri yapılıyor. Biz gidemedik ama komşu köyler olan Eğlenhoca ve İnecik Köyleri’nin de burası kadar güzel olduğunu duyduk.

5- Özbek Köyü


Özbek Köyü, isminden de anlaşılacağı gibi Osmanlı döneminde Özbekistan’dan göç eden Özbekler tarafından kurulmuş. Burası diğer köylerin aksine dağların eteklerinde değil sahil kenarında taş evleriyle ünlü bir balıkçı köyü. Haliyle temel geçim kaynağı balıkçılık. Çipura, Sargoz, Levrek, Mercan, Mırmır, Kefal, Kaya ve Tekir Barbunu, Karides, Dil Balığı…

Ne yazık ki köyün geçmişine ait belgeler (henüz ortada bilgisayar yokken) Urla Hükümet Konağı’nda çıkan bir yangında yok olmuş. O yüzden köyün tarihinin en canlı kanıtı tarihi cami bahçesindeki neredeyse 1000 yaşında olan servi ağacı.

Bir okuyucumuzun verdiği bilgiye göre resimdeki ev marsilya kiremit le kaplanmış. Alaçatı evleri gibi taştan yapılmamış. Çatısı da tek oluklu, yerli kiremit.


Özellikle hafta sonları Akkum Limanı’nda yapılan balık kantosu (açık arttırma balık satışı) baya hararetli geçiyor. Burada sıra sıra restoranlar var. Hepsi birbirinin muadili fakat balıkta ve mezede 50 yıllık babadan oğula geçme işletme Akın’ın Yeri en popüleri. Hatta tv dünyasından çoğu ünlü ismin de uğrak yerleri.

Haftasonları kadınlar tarafından kurulan pazar da görülmeye değer. Binbir türlü Ege otu, baharat, ev yapımı salça, reçel, erişte ve tarhana, zeytin, üzüm, köy ekmeği…Özellikle Özbek Katmeri buranın imza lezzeti. Kahvaltının yıldızı ise Yonga denilen hamur kızartması.

Barbaros ve Ildır’da olduğu gibi Kalbim Ege’de Kaldı dizisinin bazı bölümleri şu an burada çekiliyor.

6-Saip Köyü


İzmir’de ne nerede yenir diye sosyal medya hesaplarımızdan takipçilerimize sorduğumuzda herkes ağız birliği etmişcesine tek bir mekanın ismini verdi: Saip Kır Kahvesi. Kimi ismini hatırlayamadı ama yerini tarif etti kimisi ismini hatırladı ama kahvaltısı tarif edilemez yaşanır dedi. İşte bu meşhur kır kahvesinin bulunduğu yer Karaburun’nun merkeze 3km uzaklıktaki, Yarımadanın, Foça’ya bakan tarafında denize nazır dağ eteklerine kurulmuş sevimli köyü Saip Köyü.

Zamanında Rumlar ve Müslümanların bir arada yaşadığı köyün tarihi de haliyle eskilere dayanıyor. Ne yazık ki mübadele ve dışa göçlerden bugün burası çevredeki diğer köyler kadar az nüfuslu. Oysa ki Saipaltı denilen bir iskeleye de sahip olan köy, bölgedeki eski ticaret merkezlerinden. Tarım, hayvancılık ve balıkçılık köyün temel geçim kaynaklarından.

Köyün alamet-i farikası, Emekli turizmci Eşref Bey ve Finans sektöründen emekli Nihal Hanım’ın işletmeciliğini yaptığı Saip Kır Kahvesi. Burası artık o kadar popüler ki köyün simgesi desek yalan olmaz. İstanbul’dan kaçıp Saip Köyü’ne yerleşip, burada tanışıp evlenen ikili önceleri sadece kahve çay niyetiyle açtıkları kahveyi daha sonra köyün kültür-sanat, sosyalleşme, alternatif eğitim ve yerel kalkınma merkezine dönüştürmüş. Yemekler köy kadınlarının ellerinden, reçeller Nihal Hanım’ın ellerinden. Hem de 40 yerel çeşitle! Burası en çok kahvaltısıyla ünlü fakat geleneksel Osmanlı şerbetleri de onunla yarışır. Mekan artık zaman zaman çok yönlü olarak da kullanılıyor: İngilizce kursu, sergi alanı, yürüyüş rotalarına durak…Gerçek bir başarı öyküsü!

7 - Ildır Köyü (ILDIRI)


 İşte Türk TV dizilerinin yerli turizime kazandırdığı nadide köylerimizden biri daha! Geçtiğimiz senelerde Ildır’da çekilen Fatmagül’ün Suçu Ne adlı dizi ile burası acayip ünlendi. Dizi bir hayli tutunca da ekranlarda Ildır ve çevresindeki güzellikleri de bol bol görmüş ve haliyle de merak etmiş olduk. Hayat Sevince Güzel dizisi ve Kalbim Ege’de Kaldı dizileri de burada çekildi.

Eski adı Erythrai (Anlamı: Kırmızı. Şehrin kurucusu Rhadamanthys’in oğlu Erythros’tan geldiği düşünülüyor) olan Ildır’da yerleşim Tunç Çağı’na kadar gidiyor ve burası aslında 2. derece sit alanı. Yani neresini kazsanız altından antik kalıntılar çıkacak kadar değerli bir yer. Ildır merkezin hemen bir set üstünde de zaten Giritlerden kalma Erythrai Antik Kenti ziyarete açık. MÖ. 300’lü yıllardan beri birbiri ardına hakimiyet sürmüş birçok Ege medeniyetinin izlerine rastlanıyor. Buradan günbatımı efsane güzel! Hatta öyle güzel ki bu bölgede yaşamış ünlü Filozof Platon’a bile “Dünya’da görülebilir en güzel günbatımı Erythrai’dadır” dedirtecek kadar.


8 - Birgi Köyü


Dağ eteklerinde bir başka güzellik abidesi: Birgi Köyü. Ödemiş’e bağlı, Bozdağ’ın eteklerinde kurulu tarihi yerleri, MÖ 2000 öncesine uzanan kültürel mirası, asırlık çınar ağaçları ve ahşap pencereli taş evleri ile Birgi Köyü sadece İzmir’in değil belki de tüm Türkiye’nin en güzel köylerinden biri.

Bizans döneminde Pyrgion adıyla geçen Birgi, Aydınoğulları Beyliği döneminde de beyliğe başkentlik yapmış. Aydınoğulları ile en parlak zamanını yaşayan Birgi, o dönemde Ege’de önemli kültür, bilim ve dini merkezlerden biri olmuş. Bu özelliğini Osmanlı ile de sürdürmüş. Daha sonra 1922’de Büyük Taarruz sırasında Yunanlar bölgeden çıkarken köyü de ateşe vererek çıkmış. Ne yazık ki Birgi yerle bir olmuş. Yangınla beraber çoğu tarihi eser de kül olmuş.Şimdi ise burası bir sit alanı. Geleneksel mimarisi, tarihi konakları, medrese, türbe ve camileri koruma altında.

Özellikle Çakırağa ve SandıkoğluKonakları, Ulu Cami, Dervişağa Camii, Birgi Türbesi görülmesi gereken yerlerden. Yangın sonrası çok kayıp vermiş de olsa yine de buraya geldiğinizde küçücük köydeki tarihi ve kültürel miras zenginliğine şaşırmamak elde değil.


9 - LÜBBEY KÖYÜ – HAYALET KÖY


Lübbey Köyü, nam-ı diğer Hayalet Köy. Köy sakinlerinin sayısının iki elin parmağını geçmediği, Ege’nin göç vere vere neredeyse tamamı boşalmış, Ödemiş’e bağlı Türkmen kökenli bir dağ köyü. Etrafta çıt çıkmıyor, köye pür sessizlik hakim. Burada kalanlar inatçı, eski toprak denilen nesilden. Nuh diyorlar peygamber demiyorlar, bir şekilde hayvancılıkla geçinip köylerini terk etmiyorlar.

Her ne kadar köy kaderine terk edilmiş ve köyün bir avuç sakini kalmış da olsa, burası şimdilerde fotoğraf meraklılarının uğrak yeri. Özellikle tarihi dokusu ve her ne kadar çoğu yıkıntı da olsa kiremit çatılı, taş, toprak, kerpiç, ahşap malzemelerin karışımından oluşan evler çok fotojenik. Ayrıca ÇEKÜL Vakfı da 1997’den beri bu bölgedeki köy yerleşimlerinin korunması ve yaşatılması için çalışmalarını sürdürüyor. Eğer gerekli altyapı çalışmaları yapılırsa, Lübbey Köyü’nün Bursa Cumalıkızık ve İzmir Şirince gibi turistik bir cazibe merkezi olabileceği yönünde söylentiler dolaşıyor.


10 - ŞİRİNCE KÖYÜ ????- MAYALARIN KIYAMET KEHANETİNE ŞEREFE DİYEN KÖY


Burası İzmir’in Selçuk İlçesi’ne bağlı, eski bir Rum Köyü. Bağcılığıyla, şaraplarıyla, müthiş restore edilmiş Rum evleriyle ünlü. Aynı zamanda Matematik Köyü ve Tiyatro Medresesi gibi harika oluşumlara da ev sahipliği yapıyor. Şirince’nin özellikle yurtdışından hatırı sayılır bir yabancı turist kitlesi var. Tabi yerli turistler için de İzmir’deki en popüler destinasyonlardan. Aman yanlış anlaşılmasın ki Şirince öyle yediğim önümde yemedeğim arkamda lüks tatil beldelerinden değil. Buranın olayı: Bozulmamış mimari dokusu içinde Rum evlerinden pansiyona dönüştürülmüş mütevazi işletmelerde konaklamaca, butik işçilik meyve şaraplarından tatmaca, yerel mutfağın nimetlerinin tadına bakmaca…

Bu köyü hiç duymayanlar bile, Mayaların 21 Aralık 2012’de olacağını kehanet ettiği kıyamet gününden bir tek Şirince’nin kurtulacağı söylentileri ile duymuş oldu. Dünyanın her yerinden kehanetin gerçekleşeceğinden korkan insanlar kendilerini kurtarmak için buraya yığılmıştı.

Şirince’nin son yıllarda bu kadar meşhur olmasını sağlayan özelliği butik işçilik meyve şarapları ve çevredeki işletmelerde şarapların tadına bakabileceğiniz şarapevleri ve mahzenlerin olması. Ne yalan söyleyelim genel olarak meyve şarapları pek de bizlik değil ama Aziz John Baptist Kilisesi’nin kafesinde deneyebileceğiniz Mürver Şurubu’nu atlamayın deriz.

Tabi merkezde kurulan köy pazarını ve tarihi Rum evleriyle dolu Arnavut kaldırmlı sokaklarını turlamak da Şirince’nin olmazsa olmazlarından.

Peki Şirince’de görülecek neler var derseniz de 1805 yılından kalma Aziz John Baptist Kilisesi’ni, köyü olarak panaromik görmek için ideal yer Hodri Meydan Kulesi’ni, performans sanatları sektöründe yer alanlar için tam bir öğrenme ve uygulama mekanı Tiyatro Medresesi‘ni ve tamamen bağışlar ve gönüllü desteğiyle yola devam eden, matematiği dört duvar dersliklerin sınırından çıkaran Nesin Matematik Köyü‘nü sayabiliriz.


11 - KOZBEYLİ – FOÇA’NIN DENİZ MANZARALI KÖYÜ


Foça’ya 20 dakika sürüş mesafesindeki Kozbeyli Köyü de bu civara geldiğinizde uğrayabileceğiniz noktalardan biri. En az 600 yıllık tarihi, Rum’lardan kalma taş evleri, müthiş manzaralı camisi, köy kahvesinde içebileceğiniz meşhur dibek kahvesi ile sakin köy yaşamını deneyimleyebileceğiniz yerlerden biri. Henüz yeni yeni tanınmaya başlıyor. Şimdiden butik işletmelerin, sanatçı atölyelerinin civardaki yeni meskeni.

Buraya gelince köy içinde şöyle bir tur atıp tarihi Rum evlerini fotoğraflamak, köyün en hakim noktasına konuşlanmış, muhteşem bir manzaraya sahip köy camisine kelimenin tam anlamıyla tırmanmak, sonrasında köy kahvesinde mola verip meşhur dibek kahvesi içmek listenizde olsun. Eğer gittiğinizde açıklarsa meydandaki sanat atölyelerini de gezebilirsiniz.